DUAYENLERİN YORUMUYLA GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE GAZETECİLİK -(13)

 

Gazetecilik mesleğinin “dününü, bugününü ve geleceğini” irdelemeye devam ediyoruz. Üzerinde durduğumuz konulardan biri, İletişim Fakültelerinin yapısı oluşturuyor. Bu fakültelerden nitelikli mezunlar yetişiyor mu? Gazetecilik eğitimi alan öğrenciler medya sektöründe yeterince istihdam ediliyor mu? Bu ve benzeri soruların yanıtını almak için Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Sümbül’e başvurduk.  Üç yıl süren ÇÜ İletişim Fakültesi dekanlık görevini 5 Aralık 2025’te tamamlayan Prof. Dr. Sümbül, sorularımızı yanıtladı.

 

Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak nitelikli mezun verebilmek için imkânlarını sonuna kadar zorladıklarını ifade eden Prof. Dr. Muzaffer Sümbül, “Çok nitelikli ve uluslararası başarıları olan öğretim üyelerimiz var. Ama sektörün beklenti ve ihtiyaçları her an değişebiliyor. Üstelik diğer yandan akademik personel yetiştirme zorunluluğumuz da bulunuyor. Benim sahadan edindiğim izlenimlere göre, ne yazık ki iletişim öğrencileri medya sektöründe yeterince istihdam edilemiyor. İletişim fakültesi mezunları daha çok istihdam edilmelidir.  İletişim  birçok nedeni olmakla birlikte tabii ki sektörün kendi dinamiklerinin de etkisi var.” diyor.

 

RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN

 

Muzaffer Bey, kariyerinizin önemli dönüm noktalarını bizlerle paylaşabilir misiniz?

1963 yılında Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde doğdum. İlk, orta ve lise (Haydarpaşa) eğitimimi İstanbul’da aldım. Üniversite eğitimimi ise Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İngilizce İşletme Bölümünde 1990 yılında tamamladım. 1991 yılında Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Türk Halk Oyunları Bölümünde araştırma görevlisi olarak akademik yaşamıma başladım. 1994 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Halkbilim Bölümünde yüksek lisansımı gerçekleştirdim. 1998 yılında Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümünde öğretim görevlisi olarak görev aldım. 2003 yılında doktoramı Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Halkbilim Bölümünde tamamladım. 2006 yılında Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Sahne Sanatları Bölümünde yardımcı doçent oldum. 2011-2015 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinde sorumluluk üstlendim. 2012 yılında Üniversitelerarası Kurul’dan Sahne Sanatları Doçenti unvanını aldım. 2015 yılında Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümünde görev yapmaya başladım. 2017 yılında ise aynı bölüme profesör olarak atandım. 2018 yılından bu yana Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanlığını yürütmekteyim.

2022 yılında Çukurova Üniversitesi Kültürlerarası İletişim Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi müdürü oldum. Halen bu görevim devam ediyor. 5 Aralık 2022-2025 yılları arasında ise Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesine dekan olarak görev yaptım.

 

MESLEĞİMİ TUTKUYLA YAPIYORUM

İletişim antropolojisi, halkbilim, etnografi, etnokoreoloji, kültür, kimlik, kent, bellek ve medya alanlarında çalışmalar yürütmekte olup, çok sayıda bilimsel araştırma, makale ve etnografik film çalışması yaptım. Çalışma konularım aynı zamanda uzmanlık alanlarım. Yani üzerinde eğitim aldığım, tezler yazdığım ve araştırmalar yaptığım alanlar. Bilim, sanat, kültür ve iletişimin kesiştiği bir yerdeyim. 2015 yılından itibaren iletişim etnografisi, medya içerik üretimi, film çalışmaları ve kültürel iletişim alanlarına yönelik daha çok eserler ürettim. Mesleğim hobim gibidir. Çok tutkulu ve zevkle yapıyorum işimi.

SANDIKTAN ÇIKAN KÜLTÜR PROJESİ

Burada özellikle öğrencilerimle birlikte yaptığımız “Sandıktan Çıkan Kültür” projemizin çok kıymetli bir üretim olduğunu söylemek isterim. Bu proje bir aile çalışmasıdır aslında. Öğrencilerimiz ailelerine ait etnografik bir eserin beş dakikalık filmini üretiyor. Her nesnenin bir öyküsü var. Aileye gelişi ve nesne olarak işlevi söz konusu.  Bu süreçten öğrencilerimizin kazanımları var. Aile geçmişlerini bir yadigâr üzerinden dinliyor, aile büyükleri ile söyleşip bu süreci yeniden inşa ediyorlar. Bunun gibi çok sayıda araştırması olan, üzerine film yapılan birçok iş üretiyoruz; öğretim elemanı arkadaşlarımız ve öğrencilerimle birlikte...

 

HABER MEDYASI ÖZGÜR OLAMAZ İSE!

 

 Tarih boyunca basın-yayın faaliyetlerinin toplumların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal gelişimine etkileri nelerdir?

 

Bence bu olguyu, demokrasinin bileşenlerini hatırlayarak açıklayabiliriz. Örneğin, pek çok popülist siyaset biçiminde demokrasi serbest seçimlere indirgeniyor. Oysaki seçimler, özgür demokrasilerde sadece bir bileşendir. Demokrasiyi, seçim yapan bireyden ziyade “bilgi sahibi olabilen ve buna istinaden seçim yapabilen birey” gibi düşünmek daha doğru olur. Tam olarak bu noktada, bireyin bilgi sahibi olabilmesi için gereken şey, koşulsuz ve kontrolsüz bir düşünce ve basın özgürlüğüdür. Haber medyası özgür olamaz ise, birey düşüncesini açıklamakta ve özgür tercih edebilmekte özgür olamaz. Bu durumda medyanın yasama, yargı ve yürütmeden sonra dördüncü güç olmasından da söz edilemez. Özgür bir haber medyasının var olması aynı zamanda “haberdar olan birey” ihtimalini arttıracağı için düşüncenin gücü ve katkısı ile mümkün olabilen tüm toplumsal varoluş bundan olumlu etkilenir. İşte o zaman, daha özgün kültürel değerler ve pratikler, daha sağlıklı ve hak temelli bir sosyal yaşam ve daha özgürlükçü bir siyasal alandan bahsedebiliriz. Basın faaliyetlerinin yeterli veya özgür olmadığı toplumlar maalesef Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyetler çizgisinin gerisinde kalacaktır.

 

MEZUN SAYISI FAZLA MI?

 Türkiye’deki üniversitelerde kaç İletişim Fakültesi bulunmaktadır? (radyo-televizyon-sinema, gazetecilik, halkla ilişkiler ve reklam, medya- iletişim) Bu sayı sizce fazla değil midir?

 

ÖSYM 2025 Tercih Rehberine göre, hâlihazırda eğitim veren 73 İletişim Fakültesi bulunmaktadır. Bu fakültelerden 41’i devlet, 32’si ise vakıf üniversitelerinde yer almaktadır. İletişim Fakültesi bulunan 32 vakıf üniversitesinden 27’si Türkiye’de, 5’i ise KKTC’de yer almaktadır. Bu sayının ülkemizin iletişim fakültesi mezun ihtiyacının çok üstünde olduğu görülüyor. Üstelik öğrencilerin fazla olması temel problem değildir. Aksine eğitim binaları, derslikler, bilgisayar laboratuvarları, mesleki atölyelerinin ve öğretim üyesi niteliklerinin desteklenmesi önemlidir. Bu fakültelerden her yıl çok sayıda öğrenci mezun oluyor. Örneğin; Çukurova İletişim her yıl ortalama 90 mezun veriyor. Ancak önemli olan mezun oranı değil ne kadarının istihdam şartlarına yanıt verebileceği, rekabet koşullarına hazır olduğu, donanımlarının ne kadar yeterli olduğudur.

İMKÂNLARIMIZI ZORLUYORUZ

Biz Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi olarak nitelikli mezun verebilmek için imkânlarımızı sonuna kadar zorluyoruz. Çok nitelikli ve uluslararası başarıları olan öğretim üyelerimiz var. Ama sektörün beklenti ve ihtiyaçları her an değişebiliyor. Üstelik diğer yandan akademik personel yetiştirme zorunluluğumuz da bulunuyor. Benim sahadan edindiğim izlenimlere göre, ne yazık ki iletişim öğrencileri medya sektöründe yeterince istihdam edilemiyor.  İletişim fakültesi mezunları daha çok istihdam edilmelidir.  Bunun birçok nedeni olmakla birlikte tabii ki sektörün kendi dinamiklerinin de etkisi var. Ama temel nedenler şöyle sıralanabilir:

İletişim Fakültelerinin müfredatlarının daha fazla saha ve uygulama temelli olamaması, Gazetelerin iletişim mezunlarını istihdam etmede önceliklerinin farklı olabilmesi, İletişim öğrencilerinin kendi alanlarına yönelik kaygılı bir bakış açılarının olması, Ve genel olarak haber medyasında uygulanan düşük maaşlar…

İŞ BİRLİKLERİ ARTTIRILABİLİR

Bunları da göz ardı edemeyiz. Fakat istihdam konusunun en azından hedeflenen kadarıyla sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesi için bizlerin bazı katkıları olabilir. Örneğin; ikili iş birliği protokolleri arttırılabilir. Bir son sınıf öğrencimiz önemli bir tespitte bulunmuştu: Var olan ilişkilerin ve iş birliklerinin öğrencilere yansıtılması konusunda geleneksel düşünülmesi ve öğrencilerin beklentilerini karşılamayan klasik yaklaşımlarla öğrenci katılımının arttırılmaya çalışılması… Buna ben de katılıyorum. Bugünün insanları ve bu kişilerin beklentileri, ilgileri bizlerden olabildiğince farklıdır. Artık onlara hitap eden süreçlerin katılımcı, demokratik ve yenilikçi bir biçimde tasarlanması gerekiyor. Bu tasarımlar öğrencilerle sektör temsilcilerini buluşturabilir. Böylece kurulan bağlar ve dahası belki istihdam süreçlerine umulmadık katkılar sunabilir. (Röportaj devam edecek)

 



Diğer Fotoğraflar