Gazetecilik cerrahlıktan daha fazla titizlik ister!
Gazeteci Cengiz Halil Çiçek ile söyleşimize devam ediyoruz. Bu bölümde Çiçek, iletişim fakültelerinden gazeteciliğin gereklerine, ekonomi haberciliğinden AA Bölge Müdürlüğü günlerine ve ders niteliğindeki keyifli anılarına kadar pek çok konudaki sorularımızı yanıtladı. Usta gazeteci, genç iletişimcilere yönelik şunları söylüyor: “Meslek edineceğiniz gazetecilik, en az cerrah kadar ve hatta cerrahlıktan daha fazla bilgi, hassasiyet, ciddiyet, titizlik ve vicdan ister. Cerrah yanlış yaparsa bir hasta bedelini öder; gazetecinin hatasını ise toplumun tamamı ödemek zorunda kalır.”
====================================================
RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN
Yaklaşık yarım asırlık mesleki deneyiminizle günümüz gazeteciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öyle bir soru ki, yanıtını ver verebilirsen. 2023-2024 eğitim yılı itibariyle 41'i devlet 21'i vakıf olmak üzere 62 üniversitedeki iletişim fakülteleri öğrenci alıyor. Bu rakamlara, KKTC'deki 5 iletişim fakültesini de katarsak sayı 67'ye yükseliyor. 4'ü pasif durumda, 5’i de yeni kurulan fakülteleri eklersek 76 iletişim fakültesi var. İletişim fakültesini kazanan mezun oluyor. Bu fakültelerin tamamında uzman öğretim üyesinin olduğunu düşünebilir misiniz? İletişim fakültesi sayısı çok fazla ve eğitim her anlamda yeterli değildir.
NİTELİKLİ MEZUN TALEBİ DE YOK
Kaldı ki, mezunların istihdam edileceği yayın kuruluşları başta olmak üzere, doğal istihdam alanı olan sektörlerin nitelikli mezun talebi de yoktur. Çünkü nitelikli iletişim mezunlarına, –bırakın hak ettikleri maaşı– asgari ücret bile verilmiyor. Mezunlar, mağazada sosyal güvencesiz ve aylık 15 bin liraya çalışmayı bile sevinçle karşılıyor. Kaliteden uzak yayınlanan gazeteler toplumda karşılık bulamıyor. Bu yüzden gelirden yoksun kalıyorlar ve fasit bir daire içerisinde daralan sarmalda boğuluyorlar.
GAZETECİ KAMUOYU ÖĞRETMENİDİR
Gazeteci denildiğinde “gerçeğini ve sahtesini” yorumlamak hiç aklıma gelmezdi. Çünkü gazeteci, hiçbir şey bilmediğini varsayarak, bilenleri bulur ve onların bilgisini bilmeyen topluma aktarır. Bunun gerçeği ya da çakmasından bahsetmek, bittiğimizin ifadesidir. Hukuka ve inanca saygı duyarak, toplumsal görev ifa eden gazeteci, bir anlamda kamuoyu öğretmenidir. Gazeteci öylesine hassas bir görev yürütür ki; haberini yaptığı çevrelerin konforunu yaşamaya başladığı anda mesleğin heyecanını, duyarlılığını ve merakını kaybeder. Gazetecinin zenginliği, borçsuz yaşam sürdürmek ve etkili iletişim ağıdır. Gazetecinin banka mevduat hesabı değil, gönül mevduat hesabı zengin olmalıdır.
GAZETECİNİN HATA LÜKSÜ YOKTUR
Gazetecinin, din görevlisinin, öğretmenin ve güvenlik kuvvetleri mensuplarının hata yapma lüksü yoktur, olamaz. Çünkü tamamı toplumun önündeki kişilerdir. Hataları toplumun yanlışa yönlendirilmesine yol açar. Günümüzde maalesef gazeteciler görevlerini yapmaktan ziyade, bir şekilde kendilerini destekleyenlerin kamuoyunda görülmemesi gereken haberlik konularını görmezden geliyor. Yazılması söz konusu olamayacak, haber kalıplarına uyar tarafı bulunmayan konuları da aynı gerekçeyle haberleştirerek paylaştıklarını görüyoruz.
ELEŞTİRDİĞİM BİR KONU VAR!
Yeri gelmişken, yeni gazetecilik anlayışı uygulamaları içerisinde şiddetle eleştirdiğim ve karşı çıktığım bir konu var. Gazeteci; bakan, vali, belediye başkanı, rektör veya her kim olursa olsun, haber oluşturmak amacıyla görüştükten sonra “Bizi kabul eden Sayın Valiye, Sayın Başkana, Sayın Rektöre teşekkür ederim” dememelidir. Dediği anda, mesleğinin konumunu, önemini ve değerini bilmiyor demektir. Gazeteciyle görüşülür; gazeteci kabul edilemez. Gazeteci görüşür, kabul beklemez. Birey, kendisine ve mesleğine saygı duymazsa, hiç kimseden saygı göremez.
GAZETECİNİN TEMEL GÖREVİ NEDİR?
Sayın Atilla Girgin Hocamız, “Gazetecinin görevi, kanaatleri pazarlamak ya da inançlar uğruna kargaşa yaratmak değildir. Gazetecinin temel görevi, araştırma yaparak doğru verilere ulaşmak; böylece olayları gerçek, açık ve dürüst bir biçimde betimlerken habere konu olan bireye/bireylere ve onun/onların yakınlarına yönelik yarar ya da zararla toplumun ‘dünyanın gerçek yüzünü görüp öğrenme’ gereksinimini dengelemektir. Bu denge de meslek etiği ilkeleri çerçevesinde, ‘bilgi aktarma ve örnek olma’ ölçütleri özenle değerlendirilerek kurulmalıdır.” diyerek görevimizi tanımlıyor.
STAJ YAPACAKLARI BASIN YOK GİBİ
Gazetecilikte ilerlemek isteyen genç iletişimcilere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Genç arkadaşlara önerilerime gelince, yukarıda bahsettiğimi tekrar ederek başlamak isterim: “Gazeteci hata yapma lüksü olmayan kimsedir.” Çünkü hemen örnek alınırlar.
İletişim fakültesi öğrencilerinin mesleki yetişmelerine örnek olabilecek kimse ve staj yapacakları yerel basın kuruluşu maalesef yok gibidir. Hatta yaygın basın dahi Anadolu’daki bürolarını kapattı ya da çok az kadro ile baş başa kaldı. İşin acı bir tarafı daha var; stajyeri eğitecek bilgiye sahip basın çalışanı veya yöneticisi yoktur. Öğrenciye işi öğretmek yerine onların staj defterini imzalamakla güya çözüm buluyorlar. Gençler çözümü kendilerinde bulacaklar ve bir anlamda kendilerini yetiştirecekler.
GAZETECİLİK BİLGİ VE VİCDAN İSTER
Genç iletişimciler şunları unutmasınlar: Meslek edineceğiniz gazetecilik, en az cerrah kadar ve hatta cerrahlıktan daha fazla bilgi, hassasiyet, ciddiyet, titizlik ve vicdan ister. Cerrah yanlış yaparsa bir hasta bedelini öder; gazetecinin hatasını ise toplumun tamamı ödemek zorunda kalır. Araştırılmadan, madalyonun arka tarafı düşünülmeden ve muhataplarının görüşü alınmadan yazılanlara haber denmez. Haberin oluşması için mutlaka tarafların görüşleri alınmalıdır. Aksi hâlde objektif kriterler yerine getirilmemiş olur, haber akıllarda şüpheye yer bırakır.
GAZETECİLİKTE KORKUYA YER YOKTUR
Her haberin mutlaka doğruluğu kontrol edilmelidir. “Bu haberin topluma ve insanlığa ne yararı olacak?” sorusu sorulmalıdır. Haber, hangi gerekçeyle olursa olsun, kişisel çıkar için yapılmamalıdır. Her haberde toplumsal yarar gözetilmelidir. İki meslek korkarak yapılmaz; biri güvenlik görevlisi, diğeri ise gazetecilik… Gazeteci ya olunur ya olunmaz. Eğer bir haber konusu sizi korkuya sevk ediyor ve yazamayacağınızı düşünüyorsanız, kendinize şimdiden başka bir iş aramaya başlayın. Gazetecinin mesleğini yapması sırasında tek bir amaç vardır: Toplumsal fayda… Elbette korkunun insani boyutundan söz edilebilir; ancak gazetecilikte korkuya yer yoktur.
GÜNÜMÜZDE DOĞRU KALEMLER VAR
Lütfen, örneklerini bolca gördüğünüz basın çalışanlarına (özellikle “gazeteci” demedim) bakıp da mesleği değerlendirmeyin. Bunları görerek yılgınlığa kapılmak yerine; Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Nezih Demirkent, Şinasi Nahit Berker, Bedi Faik, Hasan Pulur, Hüsamettin Çelebi, Güneri Civaoğlu ve Yavuz Donat gibi gazeteciliği toplumsal yararı dikkate alarak yapanları örnek alınız. Bütün eleştirilerimize rağmen, günümüzde çok doğru kalemler vardır. Elbette kötüden örnek olmaz. Kötülere bakarak onlar gibi olmamak çabasıyla iyi olun ve mesleğin geleceğinde rol almaya odaklanın.
KENDİNİ VEZNEDAR GİBİ GÖRMELİDİR
SANKO Holding’deki uzun yıllara dayanan basın danışmanlığınız ve Ekonomi Gazetecileri Derneği üyeliğiniz ışığında, ekonomi gazeteciliği hakkındaki görüşlerinizi paylaşır mısınız?”
Gaziantep’te ve bölgede ekonomi haberlerine öncülük yapmanın onuruna sahibim. Çünkü, 1990’lı yılların başında, arkadaşlarıma devamlı, “Kendinizi ekonomi ve gündem haberlerine yönlendirin; uluslararası ilişkileri takip edin.” derdim. Ekonomi haberlerine ağırlık verdiğimiz için, bir yerel gazetede, 35 yıl önce 8 sütundan verilen manşet habere konu olmuş ve “Anadolu Ajansı’nı ekonomi haber ajansına çevirdi” diye suçlanmıştım.
Ekonomi gazeteciliği çok özgün ve hassas bir alandır. Çünkü odağında hem para hem de insan vardır. Para ve sunulan olanaklar, gazeteciyi mesleki çizgisinden uzaklaştırmamalıdır. Gazeteci kendini bir veznedar gibi görmelidir. Saydığı, tahsil ettiği veya ödediği para kendisinin değildir.
Ekonomi gazetecisi, mesleği gereği iş insanlarıyla bir araya geldiğinde, onlar gibi olmak için herhangi bir beklenti içinde olmamalıdır. Dünyevi beklentileri, imza attıkları haberlerle kamuoyunu bilgilendirme mutluluğu ile sınırlı olmalıdır. Ekonomi gazetecisi, kurduğu ilişkilerle kendisine, yakınlarına veya şirketlere çıkar sağlayacak bilgi aktarmaktan kaçınmalıdır. Ulaştığı bilgileri birilerinin lehine kullanmayı aklından bile geçirmemelidir ve değerli armağanları hiçbir zaman almamalıdır.
“İŞTEN ATILIRSAM?” KORKUSU YOKTU
AA Bölge Müdürlüğü döneminizden biraz söz edebilir misiniz?
Anadolu Ajansı, gazeteciliği ruhuna işleyenler için adeta bir rüya ortamıydı. Mensubu olmak gurur kaynağıydı. “Kime yararı, kime zararı oluyor?” demeden, siyasi iradenin temsilcilerini zor durumda bırakma pahasına haberler yapılıyordu. Hiç kimse bundan dolayı genel müdürlük tarafından sorgulanmıyor, “Ya işten atılırsam?” korkusu yaşamıyordu. Bunun onlarca örneği vardır. İl yöneticilerinin yanlış uygulamaları haberlerle kamuoyuna aktarılıyordu. Kamu yöneticileri karşısında kendimizi her zaman “bağımsız gazeteci” rahatlığı ile ifade ediyorduk.
Bunu pekiştirecek bir örnek vermek istiyorum: Büro için yer bakarken, Genel Müdürümüz Hüsamettin Çelebi’ye il özel idaresinin uygun bir ofisinin olduğu söylendi. Rahmetle andığım Genel Müdürüm, “Hayır, onu yaptığımız anda vali AA muhabirlerini memuru gibi görüp yönlendirmeye çalışır,” diye karşı çıkmıştı.
“AA’dan ne zaman emekli oldun?” diye sorduklarında, “AA’da Türkiye’nin en tarafsız gazeteciliği yapıldığı dönemde” yanıtını işte bundan dolayı veririm. AA bürosu, kent yönetimi ve iş dünyasının ziyaret ettiği merkez haline gelmişti. Validen rektörüne, adliye ve güvenlik bürokrasisinin tüm mensuplarına kadar ağırlardık; ama hiçbir zaman haberlerimize müdahale olmamıştır.
GAZETECİ MUHALİFTİR
Basında genel olarak “iktidarı desteklemek ya da muhalefetin yanında yer almak” gibi iki kutuplu bir yaklaşım sergileniyor. Sizce bu durum gazetecilik temel ilkeleriyle bağdaşıyor mu?
Evet, iki kutup var ama bu zannedildiği gibi siyasi görüşlerden kaynaklanmıyor. Kim daha çok konfor alanı sunuyorsa, –onun söylemlerini aktaran demeyeceğim–, onun yerine görüşlerini dile getiren, güç sahibine adeta “sen düşünme zahmetine girme, ben yerine de düşünürüm” anlayışı ile kendisini konumlandıranların çabasına dönüştü. Bu gazeteci sayılır mı? Şunu da hiç unutmayalım: Gazeteci muhalefet değil, muhaliftir.
Dürüst, olması gerektiği gibi çabalayan gazeteciler elbette vardır; onlar sayesinde kamuoyu bilgileniyor. Tek uğraşı hemen her konuda her akşam ekranlarda “derin görüşler” açıkladığını düşünenlere gazeteci diyemem, onlar gönüllü ya da görevlidir. Kimin adına olursa olsun, kendi adına konuşmayan, kendi görüşü olmayan zaten gazeteci olamaz.
Ayrıca şunu da vurgulamak istiyorum. Hani bazıları diyorlar ya, “gizli belgeyi ele geçirdik” diye… İnanmayın, gizli belge, koruyan kişi tarafından istenmedikçe ele geçirilmez. “Ele geçirilmesi sağlanan ‘Gizli belge’” ile umulan katkıyı sağlayacağı düşünülen “büyük gazeteciler” ele geçirilir, onlar aracılığı ile kamuoyuna duyurulur. Elbette istisnası vardır; ama onların tamamı zaten her dönemde yargılanıyor.
ÖNEMLİ HABERLERE İMZA ATTIK
Meslek hayatınızdan ders çıkarılabilecek, toplumda ses getirmiş ve sizde iz bırakan unutamadığınız anılarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Yerel ve yaygın basında çok güzel ve önemli haberlere imza attık. Kamudaki yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük ve politika başta olmak üzere, hemen her konuda başarılıydık. Yaygın basın mensubu olduğumuzu unutmadan; her zaman detaylı hazırlık yapar, soruları o anlayışla hazırlar, söyleneni yanıltıcı, eksik ya da abartılı gördüğümüzde müdahale ederdik.
“KEŞKE PUL PARASI OLSA DA!”
Çok anı var, her birisi ayrı değer taşıyor. Adalet Bakanı Oltan Sungurlu’nun, röportaj sırasında, “Keşkeniz var mı?” soruma, “Olmaz mı, keşke pul parası olsa da duruşma tebligatlarını göndersek, davalar uzamazdı.” yanıtını unutmak mümkün mü? Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu’nun, “Bir yakınınızı karayolu ile uğurladıktan sonraki duygularınızı alabilir miyim?” soruma, “Ölüp, ölüp diriliyorum. Ulaşım altyapımız çok kötü!” cevabı da gündem olmuştu.
DOĞAN GÜREŞ İLE RÖPORTAJIM
Kilis Milletvekili Doğan Güreş ile dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’i karşılamak için erken geldiği Gaziantep Havalimanında yaptığım röportaj… İkna etmek kadar, habere sahip çıkmak da ayrı bir mücadele gerektirdi. Çok büyük uğraş sonucu aklımdan dahi geçmeyen yanıtları aldım. Doğan Güreş konuşurken hem teybin çalışıp çalışmadığını kontrol ediyordum hem de ertesi gün haberin gazetelerde nasıl yer alacağını adeta gözümde canlandırıyordum.
Sayın Güreş, röportaj sonrası o sırada uçağı inen iktidar ortağı DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile Kilis’in il oluşunun birinci yıl dönümü etkinliğine katılmak üzere gidecekti. Ben büroya dönecektim, Tansu Çiller’i arkadaşımız izleyecekti. Ancak bir risk söz konusu oldu. Tansu Çiller ile Ankara’dan gelen basın mensupları, eski genelkurmay başkanı olması nedeniyle Doğan Güreş’ten özellikle görüş alma uğraşına gireceklerdi. Doğan Güreş de bir şekilde bana konuşmuştu. Şimdi kim sorsa ona aynısını anlatırdı (tecrübeyle sabit), haberim bir anda özel olmaktan çıkabilirdi…
BU İHTİMALİ GÖZE ALAMAZDIM
Bu ihtimali göze alamazdım. Aynı otobüsle Kilis’e gittim. Arkadaşımız programı, ben Doğan Güreş’i izliyordum. Gazeteciler fırsatını bulup soru yöneltecekleri anda, “Paşam, siz olmasaydınız, Kilis il olamazdı.” dediğim anda, Güreş sağ olsun Kilis’e bağlılığını ve Kilis hatıralarını anlatmaya başlıyordu. Başka programa gittiğimizde, Ankara’dan gelen basın mensupları Paşa’ya yaklaştıklarında, “Paşam ama Kilisliler de sizi çok seviyor, bakın caddeye isminizi vermişler.” diyordum.
PROGRAMDA APTAL OYUNU OYNADIM
Paşam, Kilislilerin vefa duygusunu anlatıyordu. Ankara’dan gelenlerin bakışları ve homurdanmalarından benim için oluşan duygularını çok iyi anlıyordum, çünkü kulağım çooook çınlıyordu. O program bitene kadar aptal oyunu oynadım ve hiç birisinin soru sormasına fırsat vermedim. Bir saat önce güçlükle yaptığım röportajdaki bilgileri korumam gerekirdi. T.S. Eliot ne güzel demiş: “Nerede aptal olacağını biliyorsan, yeterince zekisin demektir.”
GAZETECİLİK HİÇBİR ZAMAN BİTMEZ
Son olarak, gazeteciliğe dair eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Gazetecilik hiçbir zaman bitmez. Gazeteler maliyetler nedeniyle basılı olmaktan çıkabilir ve çıkıyor da... Okur sayısı hızla düştü. Gündemi takip edenlerin sayısı azaldığı gibi izleyenler de sosyal medya üzerinden bilgi sahibi oluyor. Okur sayısının artırılması için doğru haberler yapılmalıdır. Önümüzdeki dönemde haber dahil olmak üzere, iletişimcilerin etkili olacağı yılları yaşayacağız. Umudumuzu kaybetmeyelim, merhum Süleyman Demirel’in sıklıkla dediği gibi: “Yeter ki, enseyi karartmayalım, kuyruğu dik tutalım.”
Mehmet Bey, bana bu imkanı verdiğiniz için teşekkür ederim.