|
||
| Resimleriyle Kentlerin Tarihine Hayat Veriyor! | ||
| KÜLTÜR-SANAT SÖYLEŞİLERİ- (9) | ||
| Sanat Haberi | ||
|
|
||
| |
||
RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN
Sanat yaşamında 50. yılını kutlayan çizgi romancı ressam Necati Derya, özgün eserler üretmeye ve sergiler düzenlemeye devam ediyor. İstanbul’da yaşayan Derya, 2026 Nisan ayında açmayı planladığı üçüncü kişisel sergisinin hazırlıkları dolayısıyla memleketi Adana’ya geldi. “Kültür-Sanat” söyleşilerimiz kapsamında bir araya geldiğimiz Necati Derya ile matbaa grafikerliğinden çizgi roman çizerliğine ve ressamlığa uzanan sanat yaşamını konuştuk. 2018’den bu yana Adana, İstanbul ve Gaziantep’te açtığı karma ve kişisel sergilerle dikkat çeken Derya’nın en büyük hedefi, Türkiye’nin 81 ilinin tarihini resmetmek. Ressam Derya, “Bu hayalimi başarabilirsem dünyanın en mutlu insanı olurum.” ifadelerini kullanıyor.
Derya Bey, eğitim, iş ve sanat yaşamınızın öyküsünü ana hatlarıyla bizimle paylaşır mısınız? 1959 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Adana’da okudum. Adana Erkek Lisesi’nin gece bölümünde öğrenim görürken gündüzleri çalışmaya başladım. 1972 yılında Ayhan Cilt Evi’nde çırak olarak matbaacılık mesleğine adım attım. Daha sonra Kemal Matbaası’nda film, montaj, renk ayrımı ve ofset işleriyle uğraştım. 1980’den sonra bir arkadaşımla birlikte Adana’da ilk grafik atölyemi kurdum. Yaklaşık beş yıl matbaa grafikerliği, tabelacılık, reklamcılık, billboard afiş çalışmaları ve duvar ressamlığı yaptım. Ardından atölyeyi ortağıma devrederek 1985 yılında askere gittim. Askerlik dönüşünde Derya Grafik adıyla yeniden atölyemi kurdum ve on yıl boyunca işlettim. Bu dönemde Gaziantep, Osmaniye ve Hatay’dan gelen müşterilerimin de matbaa ve grafik işlerini yapardım. 1990’lı yıllarda Gaziantep’ten gelen bir grup matbaacının önerisiyle bu kentte bir şube açtım. Gaziantep’teki işlerin yoğunlaşması üzerine Adana’daki atölyemi kapatarak buraya yerleştim ve yaklaşık on iki yıl faaliyetlerimi sürdürdüm. Bu sürenin sonunda Adana’ya döndüm ve yeniden bir atölye açtım. Ancak burada birçok şeyin eskisi gibi olmadığını görünce, 1997 yılında taşındığım İstanbul’da kısa bir süre Hürriyet Gazetesi’nde çalıştım. Şu anda ise kendime ait atölyemde resim çalışmalarıma devam ediyorum. ÇİZGİ ROMAN PAZARI KURULURDU Çizgi roman ve resim sanatına olan ilginiz nasıl başladı? Sizi bu alana yönelten unsurlar nelerdi? On üç yaşındayken çizgi romanla tanıştım. Adana’da Çelik ve Lüks Sineması’nın bulunduğu sokakta, hafta sonları çizgi roman pazarı kurulurdu. Orada arkadaşlar arasında hem çizgi roman resim yarışmaları yapar hem de bu kitapları alır, okur ve satardık. On yedi–on sekiz yaşlarıma geldiğimde matbaa grafikerliği, tabelacılık, reklamcılık, billboard afiş çalışmaları ve duvar ressamlığı alanlarında artık profesyonel sayılabilecek bir seviyeye ulaşmıştım. “Vahşi Dönüş ve Komiser Murat” adlı çizgi romanlarım Güney Haber, Çukurova ve Yeni Adana gibi gazetelerde yayımlandı. Şu anda gazetelerde yayımlanmış, kitap hâline getirilebilecek dokuz dosyam bulunuyor. Çizgi romanın okunması, biriktirilmesi ve koleksiyon hâline getirilmesi çok güzeldir. Ancak bizim dönemimizde bazı aileler çocuklarının çizgi roman okumasını istemezdi. Ben bu işin adeta hastasıydım. İlkokulda derste, kitabın arasına bir çizgi roman koyar gizlice okurdum. Çizgi roman aşkım böyle başladı; yıllarca da öyle devam etti. Sonrasında ise çizmeye devam ettim… DOLU BİR MESLEK HAYATI YAŞADIM Çizgi roman ve resim sanatında kaçıncı yılınız oldu? Bugüne kadar kaç sergi açtınız? Bugünün tarihini baz alırsak, 50. sanat yılımı kutluyorum. Gerçekten dolu dolu bir meslek hayatı yaşadım. 2018 yılında, üç arkadaşımla birlikte “Dünden Bugüne Adana” adlı ilk karma sergimi açtım. 2020’de, Gaziantep’e “Gazilik” unvanının verilişinin 99. yıl dönümünde “Çizgilerle Ayntab” sergimi sanatseverlerle buluşturdum. 2022 yılında önce “Çizgilerle Adana 2”, ardından “Çizgilerle İstanbul” sergilerini gerçekleştirdim. 2024 ve 2025 yıllarında ise “Bir Deryadır İstanbul” adlı sergiyle toplam üç sergi açmış oldum. Nisan 2026’da Adana’da üçüncü kişisel sergimi açmayı hedefliyorum. Bunun yanı sıra, İstanbul’da yaklaşık otuz sanatçının yer aldığı altı karma sergi de yer aldım. GRAVÜR VE SULU BOYA TEKNİĞİ Resimlerinizde hangi teknikleri ve araçları kullanıyorsunuz? Resimlerimde genellikle gravür tekniğinden esinleniyorum. Bu teknik, ilk çağlardan itibaren taş, bakır, çinko gibi metal plakalar ile ahşap ve diğer sert yüzeylerde kullanılmış bir oyma veya kazıma sanatıdır. Resimlerimde, çeşitli kurum, kuruluş, koleksiyonerler ve şahısların yardımıyla edindiğim; bir bölümü yok olmuş, yıkılmış kentlerin tarihî ve simgesel fotoğraflarını, orijinallerine sadık kalarak siyah-beyaz gravür ve sulu boya tekniğini harmanlıyorum. Çizimlerimde çini mürekkebi, fırça, tarama ucu, rapido kalem ve 300 gram şöhler resim kâğıdı kullanıyorum. Gayet de güzel oluyor; sergilerimi gezenler çok beğeniyor. Ben de çok memnunum. Amacım, özellikle genç kuşakların yaşadıkları şehirleri biraz da bu açıdan görmelerini, tanımalarını ve sevmelerini sağlamaktır. RESİMLERİMİ ELEŞTİRSİN İSTEDİM Resim tekniğinizi Türkiye’de kullanan başka ressamlar var mı? Avrupa’da bu tekniği benimseyen çok sayıda ressam vardır. Ancak Türkiye’de olup olmadığından çok emin değilimdir. Sergilerime gelen pek çok ziyaretçi, böyle bir resim tarzıyla daha önce karşılaşmadıklarını ifade ediyor. Buna bir örnek vermek istiyorum: Bir gün, Cağaloğlu’nda gravür tekniğiyle çalışan merhum ressam Cemal Akyıldız’a resimlerimi, eleştirmesi için götürdüm. O sırada 85 yaşındaydı. Yirmi beş adet resmimi tek tek, büyük bir dikkatle inceledi. Ardından bana dönerek, “Vallahi Necati’ciğim, bu resimleri ben çizemem.” dedi. Akyıldız’ın bu değerlendirmesi beni onurlandırdı. ŞULE ÖĞRETMENİME MİNNETARIM Resmi bu kadar çok sevmenizin nedenleri nelerdir? Çocukluk yıllarımdan bu yana resmi çok seviyorum. Resimde yeteneğin çok önemli olduğuna inanıyorum. Babam tornacıydı; Adana Karşıyaka Sanayi Sitesinde bir atölyesi vardı. Resim çizdiğimde buna pek sıcak bakmazdı, çünkü tornacı olmamı isterdi. Ancak ben ressamlığı seçtim. Çizgi romanlara olan ilgim, bu sanata yönelmemde etkili oldu. İlkokul yıllarımda ise Ziya Gökalp İlkokulu’nda görev yapan Şule Ünaldı öğretmenimin büyük desteğini gördüm. Resim yeteneğime inandı ve beni sürekli teşvik etti. Adana’daki sergimin açılışına da katıldı. Kendisiyle hâlâ görüşüyor, minnet ve saygıyla anıyorum. Bir ayrıntıyı da paylaşmak isterim. İlkokulu sekiz yılda bitirebildim. Öğretmenler kurulunda Şule öğretmenimin, resim yeteneğimi özellikle vurgulaması sayesinde sınıfı geçebildim. Bu destek, hayatımda ve sanat yolculuğumda belirleyici oldu. RESİM İÇİN YETENEK ÖNEMLİDİR Ülkemizde resim sanatına ilgi var mı? Sizce iyi bir ressam hangi özelliklere sahip olmalıdır? Genel olarak baktığımda, resim sanatına çok fazla bir ilgi olduğunu söyleyemem. Elbette ilgili olanlar var, ancak bu ilgi yeterli düzeyde değildir. Bu alanda ilerlemek isteyenlerin öncelikle araştırmacı olması gerekir. İyi gözlem yapabilmeli; insanı, doğayı ve çevresini sevmelidir. Yaptığı işi gerçekten sevmek çok önemlidir. Paylaşmayı bilmeli, öğrendiklerini saklamamalıdır. En önemlisi de kibirli olmamalıdır. Sanat, ancak böyle bir anlayışla gelişir. Çevremde, “Benim çocuğum resme meraklıdır.” diyen birileri olduğunda, hiç düşünmeden bir poşet dolusu defter, kalem, boya ve fırça gönderirim. Ailelere de her zaman, “Bu çocuğu mutlaka destekleyin.” derim. ÇOĞU KEZ MERCEK KULLANIYORUM Sergilerinize gelen ziyaretçilerden ne tür tepkiler alıyorsunuz? Ziyaretçilerden genellikle çok güzel tepkiler alıyorum. “Yılların ressamıyım, bunları ben bile çizemem.” diyenler oluyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi’nden arkadaşlarım ise, “Sen manyak mısın, bunları nasıl çiziyorsun? Ben olsam çizemem. Hocamız böyle bir ödev verse okulu bırakırım.” diye espri yapıyorlar. Bu çalışmalar gerçekten çok zor, ama ben çiziyorum. Çünkü bu iş yoğun bir odaklanma gerektiriyor. Hatta bu süreçte bir gözümde sarı nokta problemi oluştu. Detayları çizebilmek için yalnızca göz yeterli olmuyor; çoğu zaman mercek kullanıyorum. Bir elimde mercek, diğer elimde rapido kalemle çalışıyorum. Bu nedenle önümüzdeki dönemde biraz da sulu boya ağırlıklı çalışmalar yapmayı denemeyi düşünüyorum. DÜNYANIN EN MUTLU İNSANI OLURUM Peki, geleceğe dair hedefleriniz nelerdir? Ömrüm el verdiği sürece bunu başarmayı istiyorum. En büyük hedefim, Türkiye’nin 81 ilinde sergi açmaktır. İstanbul, Adana, Gaziantep, İzmir, Ankara ve Eskişehir başta olmak üzere birçok ilden sergi talebi alıyorum. Bu doğrultuda kentlerin tarihî fotoğraflarını biriktiriyorum. Ortalama altmış fotoğraftan esinlenerek hazırlayacağım tarihî resimlerle 81 ilde sergi açmayı planlıyorum. Bu hayalimi başarabilirsem dünyanın en mutlu insanı olurum. ADANA BENİM İÇİN HER ŞEY! Biraz da Adana’yı konuşalım. Doğup büyüdüğünüz memlekete olan sevdanız bir başkadır. Adana’da kaçıncı serginiz olacak? Benim baba tarafım Selanik mübadilidir. Aile büyüklerimizin anlattığına göre, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Selanik’ten ülkemize dönecek Türkler için bir vaatte bulunur ve her aileye arazi verileceğini söyler. Dedemler, altı erkek kardeş olarak bu teklifi kabul ederler. Selanik’ten gelip Adana’nın Ceyhan ilçesine yerleşirler. Daha sonra ailemize Ceyhan’da yirmişer dönüm arazi verilir. O günden bugüne tarımla iç içe bir hayatımız oldu. Babam uzun yıllar pamuk ve buğday ekti. Yani biz tarım çocuğuyuz. Benim de pamuk tarlasında çalışmışlığım, hatta o günlerden kalma fotoğraflarım vardır. Bu yüzden Adana’nın hayatımdaki yeri çok ayrıdır. Sevdiğim, bağlandığım, beslendiğim bir şehirdir. Kısacası Adana, benim için her şey demektir. Bu çerçevede, Adana’daki üçüncü resim sergimin salonunu belirlemek üzere İstanbul’dan geldim. Kısmet olursa, Nisan 2026’da, kentin tarihî fotoğraflarından yola çıkarak hazırlayacağım kişisel sergimi sanatseverlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşamış olurum. ÇİZGİ ROMANDA RESSAM KALMADI Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mıdır? 1980’li yıllarda, gerek kitaplarda gerekse gazetelerde büyük bir ilgiyle takip edilen Türk çizgi roman ressamlarının sayısı bugün ne yazık ki çok azaldı. Genelde Batman ve Superman gibi yabancı çizgi roman karakterleri piyasada daha fazla ilgi görüyor. Oysa bu alanın yeniden canlanmasının, hem kültürel hafızamız hem de genç kuşaklar açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Gazetelerde yayımlanan çizgi romanlarımı, çok istenmesine rağmen kitaplaştırmadım; kupür hâlinde arşivimde duruyorlar. Hikâyeleri güçlü ve değerli olduğu için, onları sıfırdan yeniden çizmek isterim. Ayrıca sulu boya tekniğiyle renkli eserler üretmeyi de düşünüyorum. Bu alanda da kendimi görmek ve bir sergi açmak istiyorum. Söyleşi için teşekkür ediyorum.
|
||
|
||
| Etiketler: Resimleriyle, Kentlerin, Tarihine, Hayat, Veriyor!, |
|
|
||
|







